Şemsi Ahmed Paşanın Tercümetül-Vikaye ve İtikadnmaesi - Meheddin İspir - Fenomen Yayıncılık
Klasik Türk edebiyatının şekillenmesinde şairlerin şiire yaklaşımı meslek, makam, yer ve zamana göre farklılıklar gösterir. Bazen bir şair, sanatsal gücünü ortaya koymak, bazen ihtiyaçlara, okuyucunun beklentisine cevap vermek, bazen de ders vermek, nasihat etmek ve bilgi sunmak için şiir yazar. Şair şiirle duygularını, hayallerini, hayata bakışını aktarmaya çalışır. Klasik Türk şiiri hayata çok yönlü bakan ve hayatın her alanına inebilen bir anlayışla asırlarca işlenegelmiştir. Bir şairin dili muhatabına göre değişiklik gösterebilir. Şairlerin dilinde şiir bazen bir amaç bazen de bir araç olarak kullanılır. Toplumun içinde bulunduğu şartlara göre, sözün şekillenmesi kaçınılmaz olur. Şairlerin divanlarda ortaya koydukları sanatlı dil, çok değişik konuları anlatmaya elverişli olan mesnevi nazım şeklinde sadeliğe, duruluğa ve akıcılığa kavuşmuştur. Şairler divanlarında sanatsal anlatımın fırsat vermediği pek çok konuyu mesnevi nazım şekliyle yazdıkları eserlerle ortaya koymaya çalışmışlardır. Mesnevi nazım şekli, belli kuralların içine sıkışan şairler için rahat söyleyişin, özgür ifadenin, varılmak istenen hedeflerin aracı olmuştur. Bu anlatım şekli Fuzûlî’de Kerbelâ ateşinin ahı, Nâbî’de toplumsal aksaklıkların yankısı, Şeyh Gâlib de ilahî aşkın yolculuğu şeklinde eserlerine yansımıştır. Klasik Türk şiiri islam dinine hizmet aracı olarak da yerini almıştır. Dine hizmet etme, dini bilgileri insanlara aktarma, toplumun bu yönde eğitimine katkı sunma sorumluluğu içinde olan şairlerinn sanatsal gücün ihtişamına aldırmadan şiir yazmaları bu sorumluluğu yerine getirmenin bir sonucudur. Bu çabada şairlerin beklentisi, okuyucunun duasını almak öldükten sonra da rahmetle anılmak olmuştur. Şemsî Ahmed Paşa hem bir devlet adamı hem de şairdir. Kendisi müretteb bir divan oluşturmuş ve bu divanda ortaya koyduğu şiirlerle iyi bir şair olduğunu göstermiştir. Şemsî Paşa, dini bilgileri insanlara daha kolay öğretmek amacıyla Burhânü’ş-şerîa Mahmud’un Vikâyetü’r-rivâye adlı Arapça eserden belli bölümleri alıp Türkçeye tercüme etmeyi ilim öğrenmenin gerekliliğine dayanarak şiirle ortaya koymaya çalışmıştır. Şair bu tercümeyi yaparken belagat amacı gütmemiş, şiiri dini bilgileri sunma aracı olarak görmüştür.
Yorum bulunamadı
 Akademik
 Akademik  Bilgisayar
 Bilgisayar  Çocuk Kitapları
 Çocuk Kitapları  Edebiyat Kitapları
 Edebiyat Kitapları  Eğitim Kitapları
 Eğitim Kitapları  Ekonomi Kitapları
 Ekonomi Kitapları  Felsefe Kitapları
 Felsefe Kitapları  Genel Konular
 Genel Konular  Hobi Kitapları
 Hobi Kitapları  İnsan ve Toplum
 İnsan ve Toplum  Kişisel Gelişim
 Kişisel Gelişim  Politika Siyaset
 Politika Siyaset  Sağlık Kitapları
 Sağlık Kitapları  Tarih Kitapları
 Tarih Kitapları  Yemek Kitapları
 Yemek Kitapları 
 İlkokul Kitapları
 İlkokul Kitapları  Ortaokul Kitapları
 Ortaokul Kitapları  Lise Kitapları
 Lise Kitapları  TYT Kitapları
 TYT Kitapları  AYT Kitapları
 AYT Kitapları  DGS Kitapları
 DGS Kitapları  ALES Kitapları
 ALES Kitapları  KPSS Kitapları
 KPSS Kitapları  YDS Kitapları
 YDS Kitapları  YÖK-DİL Kitapları
 YÖK-DİL Kitapları 
 
 
