Doğu ve Güneydoğu Dolmenleri Işığında Anadolu Megalitleri
Batı ve Kuzey Avrupada, iri ve düzensiz taşlardan yapıldıkları için megalit olarak adlandırılan anıtlar, tarihöncesi dönemden kalan en çarpıcı kalıntılardır. Avrupa megalitik anıtları genel olarak İngilteredeki Stonehenge ile özleşmiştir; bu anıt, çeşitli söylenceler ile de birleştirilerek gizemli bir hale getirilmiş, birçok kurama da kaynak olmuştur. Dolmen, kromlek, menhir gibi kendi içinde zengin bir çeşitlemesi olan bu tür anıtlar, arkeolojinin emekleme çağından itibaren ilgi çekmiş, kimi zaman efsanelerle karıştırılarak tanımlanmıştır. Geçen yüzyılda bu tür anıtların yalnızca Batı ve Kuzey Avrupaya özgü olmadığı, başka coğrafyalarda da Avrupa örneklerine yakından benzeyen, ancak farklı dönemlere tarihlenen megalitlerin olduğu ortaya çıkmıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren Türkiyenin çevresindeki bölgelerde de megalitik anıtlar bulunmaya başlanmış, özellikle Doğu Akdenizde Filistin-Lübnan ile Kafkasyadaki anıtlar ayrıntılı olarak belgelenerek yayınlara girmiştir. Hemen hemen aynı dönemde Balkanlarda ve özellikle Trakyanın Istranca kesiminde de bu tür megalitlerin var olduğu anlaşılmıştır. Birbirinden farklı üç megalitik bölge, Kafkaslar, Filistin ve Trakya arasındaki konumuyla Anadolu, dikkatleri üzerine toplamıştır. İlk önceleri Kars, ancak bunun hemen sonrasında Adıyaman-Maraş bölgesindeki çalışmaları ile sayın Bakiye Yükmen Anadoluda ön tespitlerle bilinen birkaç megalitik anıta dayalı olan bilgilerimizi genişletmiş, kapsamlı ve güvenilir bir başvuru kaynağına dönüştürmüştür. Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından yayımı gerçekleştirilen bu kitap ile ülkemizde ilk kez megalitik anıtlarla ilgili kapsamlı bir yayın ortaya çıkmaktadır. Türkiye megalitleri ile ilgili yeni araştırmaları özendirip, korunmalarına yönelik girişimleri başlatabilirse, amacına ulaşmış olacaktır.
Yorum bulunamadı