Prenses Eteğindeki Taşları Döküyor - Hayriyem Zeynep Altan - Pupa Yayınları

9786055148157
%
25
İndirim
9.75 TL
13.00 TL
Stokta yok
Favori listesine ekle
Kargo Bilgisi
500TL ve Üzeri Kargo Ücretsiz
Ödeme Seçenekleri

Prenses Eteğindeki Taşları Döküyor - Hayriyem Zeynep Altan - Pupa Yayınları

Roman, Zehra’nın Korkut’a rastlayana kadar farkına varmadığı kendi ıssızlığına giden mücadeleli yolun ve bu yolda her daim önünü tıkayan geçmişiyle yüzleşmesinin hikâyesi.

Zehra yalnız çıktığı bir deniz kenarı yürüyüşünden Korkut’la birlikte döner. Bu karşılaşma; kadının, erkeğin ikliminden etkilenmesi midir yalnızca? Zehra önceleri öyle sanır ancak adamın karanlığı içini ürpertmeye başladığında dönüp kendi içine bakmak zorunda kalır ve her bakış onu geriye doğru akan bir nehirde yüzmeye iter. Bir yapboz gibi önüne serilmeye hazırlanan geçmiş, her bir parçada canını acıtır; en çok da yedi yaşında bir kız çocuğu olarak Sultanahmet’in paket taşlı yokuşlarından aşağı koşarken oyunların sonsuz coşkusunu bıçak gibi kesiveren o talihsiz gün!

Hayriyem Zeynep Altan, ilk romanında olduğu gibi burada da kadın dünyasının gizemlerini aralıyor. Aşk, ilişkiler, cinsellik, kader ve haset temaları üzerinden hayatın her an ıssızlaşmaya muktedir yanlarını bu kez yalın ama şiirsel bir dille anlatıyor.

“Onlarcası içinden oldukça büyük, siyah çerçeveli bir resim anımsıyorum. Salonun sağ duvarında asılıydı ve her geldiğimde bakardım: Çıplak bir kadın belli belirsiz bir şeyin üzerinde oturuyor. Güzel bir yüzü, uzun siyah saçları var. Dikkatle süzüyorum onu. Uzun boynunu, omuzlarını, ellerini, memelerini, ince belini, karnını, bitişik uzun bacakları arasında kalan o bölgeyi ve ayaklarını inceliyorum. Çıplaklıkla ilgili olumsuz bilgime rağmen kadının kendinden hoşnutluğunu, huzurlu bütünlüğünü beğeniyorum. Büyüdüğümde bedenimin böyle güzel olmasını istiyorum. Aslında sadece güzellik değil beni cezbeden, kadın olmayı merak ediyorum. Bir kadını böyle içine kapatan, güzel şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.”

Kitaptan Alıntı:

Kapı

Hayat, aranıza hiçbir koşul koymadan, yürek feryadıyla soru sorduğunuzda sizi mutlaka yanıtlıyor. Ama ilk kez yanıtın kendisi oluyorum. Bir başkasının sözü benim hakikatim oluyor. Nasıl mı? Anlatayım: Tanıştığımda ciddiyetinden deyim yerindeyse tırstığım, savunma duvarlarına toslayarak az biraz alnımı morarttığım ama anlayamadığım biçimde uzun zamandır gitmeyi sürdürdüğüm makyöz Esin Hanım, bir gün sessizliğini alışılmadık biçimde bir gülümsemeyle bozup “Sizi her zamankinden duru gördüm,” dedi ve ekledi; “Ama içinizdeki telaşı hissedebiliyorum, yorgunluğu. Bırakın kendinizi!”

Kaşlarımı tek tek çekerken masal anlatır gibi konuşmaya başlamıştı. Gözlerim kapalı, kulağımı sesine dayadım: “Bir gün bir grup arkadaş, kendini bulmakla ilgili bir seminere katılmak üzere doğa harikası bir yere geldik. Konuşmalar yapıldı, sorular soruldu. ‘Hadi,’ dedi seminer başkanı; ‘serbest zaman, istediğinizi yapın, kendinizi bulun,’ Kimi kitabını açtı, okudu. Kimi sohbete daldı. Ben ne yapacağımı bilemedim. Zihnimde ‘kendimi nasıl bulurum?’ sorusu dönüp duruyor. Yürüdüm aşağıya doğru. Bir ırmağın kıyısına geldim. Oturdum. Bakıyorum öylesine. Akan suyu dinliyorum, izliyorum. Derken bir peygamber böceği ilişti gözüme. Yemyeşil bedenindeki iri bacaklarını gördüm önce. Akıntının tersine gitmeye çabalıyordu. Bacaklarıyla itiyordu suyu. Döne döne uçup biraz ilerliyor sonra akıntıyla geri düşüyordu. Her defasında nehrin gücüne karşı onun direnci...

Dakikalarca onu izledim büyüye tutulmuş gibi. Sonra bir anda hareket etmeyi bıraktı. Kızılımsı bir yaprakla buluşup onun üzerinde ırmağın hızıyla kayıp gitti. Dakikalar sandım ama saatler geçmiş.”

Kocaman beyaz bir peçeteyi yüzüme doğru uzattığında, gözyaşlarına boğulduğumu fark edip şaşırdım. İşte bir kapı! Anneannem; “Bir kadın ağladığında bir kapı aralanır,” derdi. Hikâye burada başlıyor. Aralık bu kapıdan adımımı atar atmaz. Evet, bir peygamber böceği oldum. Çoğu zaman bir prenses. Bazen Zehra. Bazen bir gelincik. Bazen bir Çınar ağacı. Bazen yalnızca küçük bir kız. Çoğu zaman bir prenses...

Karşılaşma

Bugün anladım, ben bir “ıssız adam”la tanışmışım. Hem de en ıssızından. Filmdeki Alper k

Sayfa
168Sayfa
Kağıt
2. HamurKağıt
Boyut
12.50x19.50cm
Basım Yılı
Kasım 2014
Ürün Yorumları

Yorum bulunamadı

Benzer Ürünler Benzer Ürünler